Son Dakika
Damla Karayerli’nin haberi
Şair,düşünür, yazar ve siyasetçi üstat Sezai Karakoç, hem İkinci Yeni şairleri arasında gösterilir hem de muhafazakar akımın önemli temsilcilerindendir.Kültür ve medeniyet kavramlarını yeniden tanımlayan, diriliş muştusuyla birçok kişiyi etkileyen önemli bir portredir Karakoç. Diriliş kavramını da İslam’daki ‘ölümden sonra dirilme’ inancından yola çıkarak sosyolojik ve tarihi boyutta yorumlayan bir isim o. Şiirlerinde en fazla öne çıkan kavram da diriliş. Ona göre diriliş, özü arama, öze ulaşma ve yeniden doğmadır. O ister şiirde olsun ister hikayede, ister denemede ya da piyeste ömrünü İslam Uygarlığı’na adamış bir şahsiyet. Sezai Karakoç’u Anlamak adlı kitap da Karakoç’un şairliğinden düşünsel dünyasına kadar geniş bir yelpazede ele alıyor onu. 80 yazar, araştırmacı, gazeteci ve şairin çeşitli zaman dilimlerinde kaleme aldığı yazılarda, bazen hayat hikayesinde yolculuğa çıkıyorsunuz, bazen de şairliğinin derinliklerinde buluyorsunuz kendinizi.
İslam aydınlığını muştular
Arif Ay-Şair: “Onu dünya çapında bir şair ve düşünür kılan şey nedir?” derseniz, cevabım çok açık ve yalın: O tamamlanmış, evrensel bir dinin mensubu, bütün peygamberlerin takipçisidir. O, inandığı, yaşadığı dinin gereği olarak tüm yeryüzü insanına seslenir. Tıpkı Mevlana gibi, Yunus gibi. Onun ufku tüm insanlığın dirilişi ve kurtuluşudur. İnsanı ve tabiatı yok oluş noktasına getiren Batı aydınlanmasına karşı, Sezai Karakoç, İslam aydınlığını muştular insanlığa.
Çağa yaratıcı bir ruh verdi
Yusuf Kaplan-Yazar: Sezai Karakoç, vahyi, vahyin kaynağını oluşturduğu İslâm medeniyetini bütün yönleriyle ve boyutlarıyla, bütün incelikleriyle ve derinlikleriyle, bütün pınarlarıyla ve damarlarıyla kavrayabilmiş; çağa yaratıcı bir ruh ve kurucu bir irade üfleyebilecek bir dille sunabilmiş büyük bir mütefekkir, sanatçı, tarih felsefecisi ve estettir: Şeyh Galip’ten sonra Leylâ ve Mecnûn’u yazabilmiş tek sanatçıdır.
Marx’ı da bilir, Salvador Dali de sever
Tarık Tufan-Yazar: Bazıları, İkinci Yeni şairlerini sayarken anlaşılmaz bir zihin bulanıklığıyla onun ismini unutuyor. Ve fakat İkinci Yeni’nin sembol isimlerinden Cemal Süreya, Mülkiye Mektebi’nden sınıf arkadaşı Sezai’yi, “Bulgucu adam. Belki de ülkemizdeki tek bulgucu” olarak anıyor. (…) Süreya, “Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz. (…) “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir. Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nâzım da okur… Alçakgönülle katı yüksek uçuyor… Şemsiyesi yok.
O ‘vazifeli’ bir şair
Haydar Ergülen-Şair: (…) İlk şiirlerini ortaokula giderken yazması, küçük yaşta Ferideddin-i Attar’ın “Mantık-ut Tayr” ve “Pendname”sini okuması, ilk şiiri ‘Sabır’ın henüz 17 yaşındayken, Büyük Doğu dergisinde yayımlanması ve efsanevi şiiri “Monna Rosa”yı 19 yaşında yazması, bu erken başlayan çaba, (…) ancak ‘vazifeli’ bir şairin harcı olabilir.
Bu toprakların mayasıyla mayalanmış
Prof.Dr. Turan Karataş Akademisyen: Tipik bir Anadolu insanıdır. İnanışıyla, masumiyetiyle, soyluluğuyla, saflığıyla. Hattâ fakirliğiyle. Çocukluğu, gençliği, memuriyet hayatının bir kısmı bu coğrafyada geçmiştir. Mizacından gelen kimi özellikler bu toprakların mayasıyla kıvam bulmuş, bu toprakların kültürüyle yoğrulmuştur.
Ömrünü İslamiyet’e adadı
Ferma Karaçam- Şair: “Onun şiiri de, makalesi de, hikayesi de, piyesi de, siyasi yazısı da bir büyük uygarlığın kavgasına adanmıştır. Sezai Karakoç, bir uygarlık savaşçısıdır; İlk insanla başlayıp kıyamete kadar sürecek olan İslam Uygarlığı’nın duygu ve düşünce planındaki en büyük ve en önemli düşünürlerinden biridir.
Kaynak: SABAH – PAZAR
BENZER HABERLER