Son Dakika
TÜBA Ödülleri Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayalım ki, her medeniyet kendi teknolojisini, her teknoloji kendi kültürünü ve değerini üretir. Ecdadımızın en güzel ibadethaneleri inşa etme gayesi ile yaptığı camilerle birlikte o camilerin inşasında kullanılan teknik ve teknoloji de bizim medeniyetimizi yansıtır. Ticaret yolları üzerindeki hanlar, kervansaraylar, köprüler aynı şekilde birer medeniyet mirasıdır. Eğer siz, kendi teknolojinizi, kendi biliminizi üretemiyorsanız, onun kültüründe ve değerinde de belirleyici olamazsınız” dedi.
Türkiye Bilimler Akademesi Ödülülleri Beştepe’de düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Her yıl uluslararası düzeyde ve üç alanda verilen TÜBA Akademi Ödülleri’ni bu yıl; Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Mardin, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde Washington Üniversitesi (ABD) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mary-Claire King, Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde ise California Berkeley Üniversitesi (ABD) Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Omar M. Yaghi kazandı. Törende konuşan ve ödül verilen isimleri açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, PARDUS ve F klavye projelerinin neden gerçekleşmediğini de anlattı. “Kendi teknolojisini ve bilimini üretemeyen bir ülkenin, kendi kültüründe ve değerinde de belirleyici olamayacağını” belirten Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle:
“Önce 2023 hedeflerimize, daha sonra 2053 ardından da 2071 hedeflerimiz gerçekleştireceğiz. O zaman çok daha güzel çok daha adil bir dünyayı sağlayacağız. Hedeflerimizi henüz gerçekleştiremedik ama emin adımlarla ilerliyoruz Her şey gibi bilim de insan içindir. Kendimizi daha iyi tanımamız içindir. Günümüzde ülkelerin ve toplumların güvenlik anlayışları toplu bir değişime uğradı. Unutmayalım ki her medeniyet kendi kültürünü ve değerini üretir. Ecdadımızın yaptığı camilerle birlikte kullanılan teknikte bizim medeniyetimizi yansıtır. Her medeniyet kendi teknolojisini, her teknoloji kendi kültürünü ve değerini üretir. Eğer siz kendi teknolojinizi, kendi biliminizi üretemiyorsanız onun kültüründe ve değerinde de belirleyici olamazsınız. İki örnek vereceğim. TÜBİTAK’ın ürettiği Pardus’ta kullanılan teknoloji bize ait olmadığı için geçerli ve yaygın kullanılan bir ürün olmadı. Aynı şekilde başbakanlığım döneminde kamu kurumlarında F klavye kullanılması talimatı verdim ama bir netice elde edemedik. Neden bu teknolojiyi üreten biz değiliz. Bizim kültürümüzde ve medeniyetimizde dünyada iyi olan, güzel olan, faydalı olan ne varsa onu almak, onu kullanmak ve geliştirmek vardır. Reddiye bizde asla yoktur. Biz, geçtiğimiz 14 yılda bilime, bilim insanlarına, bilimsel çalışmalara verdiğimiz önemle bu konuda çok önemli mesafe kat ettik.
20 MİLYAR DOLARI AŞTI
Günümüzde dahi bilimin abide isimleri sayılan Farabi’yi Biruni’yi, Ali Kuşcu’yu yetiştirdiğimiz bir millet olarak başka bir sıkıntımız olamaz. Bu serzeniş hasetlikten değil. Bilim ve teknolojide öncülüğü kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüdür. Nitekim geçtiğimiz 14 yılda bilimsel çalışmalara verdiğimiz önemle çok önemli mesafe katettik. Kısa zamanda ulaşımda, boğazın derinliklerinden ve üstünden inşaa ettiğimiz dünyada ilk 5 içindeki Marmaray ve Avrasya ile, Yavuz Sultan Selim ile kendi bilim-teknoloji anlayışımızı dünya bilim ve teknoloji anlayışı ile özdeş hale getirdik. Milli gelir oranımızı yükselttik. Burada aslolan özel sektöründe bu Ar-Ge çalışmalarında nasibini alması lazım. Her şey devlet dememeleri gerekir. .ARGE harcamalarımız 20 milyar doları aştı. Milli gelir oranımızı yüzde 0.5’ten yüzde 0.6ya çıkardık. Hedefimiz yüzde 3’e çıkarmak. ARGE’den çalışan personel sayısı 29 bin idi, hamd olsun 122 bine yükseldi. Yapılanlar önemli ama yapmamız gereken daha çok şey olduğunu biliyoruz.
“FETÖ DENİLEN ŞER ŞEBEKESİ…”
Bilim, sadece somut çıktıları itibariyle değil; zihinlerde yol açtığı değişim ve dönüşümle de milletler için önemlidir. Tarihimizdeki çalkantılara ve istikrarsızlıklara baktığımızda hepsinin de arkasında cehaletin, ilmi geriliğin, kültürel yozlaşmanın bulunduğunu görüyoruz. FETÖ denilen şer şebekesi, milletimizin eğitim ve yardımlaşma konusundaki hassasiyetlerini istismar ederken, en çok bu tür eksiklerden faydalanmıştır. Bu örgütün içindeki akademisyenler, yargı mensupları, polisler, öğretmenler, iş adamları iyi eğitim almış, fiyakalı okullardan mezun olmuş olabilirler. Ama bu durum hakikatler karşısındaki körlüklerini, cehaletlerini, kalplerini ve zihinlerini bir şarlatana kiralamış oldukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bunun için hep ilimle birlikte ecdadımız irfanı, ilmin yanına koymuştur. İrfan ile hikmet olmazsa o ilmin hiçbir anlamı yok
“HER BİRİ SADECE SAHİPLERİNİN EMRETTİĞİNİ YAPAN BİRER MANKURTA DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Pek çok sapkın yapı gibi FETÖ’cüler de burada yollarını kaybetmiştir. Ne olduklarını, kim olduklarını unutarak, her biri sadece sahiplerinin emrettiğini yapan birer mankurta dönüşmüştür. 15 Temmuz’da bu örgüt mensuplarının yaptıkları ihanetin büyüklüğünü ancak bir asır önceki işgal günleriyle mukayese edebiliriz. FETÖ’nün TBMM’yi bombalamasıyla Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın kapatılması aynı şeydir. Aynı amaca yöneliktir. Orada bir fark yok. Her ikisi de milli iradenin tecelligahı olan bu kurumları işlemez hale getirerek, ülkenin işgaline zemin hazırlama amacı gütmektedir
“PENSİLVANYA’YA İKİ ÖNEMLİ İTİKADİ BAŞLIĞI TESLİM EDERSENİZ…”
Biz, ilah olarak Allah’tan başka bir güç asla tanımayız, tanıyamayız. Bu bizim inancımızın en önemli başlıklarından biridir. Bir diğeri de kulluktur. Allah’tan başka hiçbir güce biz kul olmadık, kul olamayız. Fakat kalkıp da siz Pensilvanya’ya bu iki önemli itikadi başlığı teslim ederseniz işte orada her şey kaydı, demektir. Bunun adı cehalettir. Bu cehaletin havuzuna düşmek, çok büyük tehlike getiriyor. Bu kör teslimiyetin ne inancımızda ne kültürümüzde ne de bilimde yeri vardır.
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/erdogan-turkiye-bilimler-siyaset-2388691/
BENZER HABERLER